Bugun...
Reklam
Reklam
Doğa Dostu Yenilenebilir Enerji


Zeki Buzgan
 
 

Doğa Dostu Yenilenebilir Enerji

 

Bundan 35 yıl önce ülkemizde rüzgâr enerjisi denildiğinde, sadece İzmir’in Çeşme ilçesindeki bir turizm tesisinde bulunan rüzgârgülü ve tribünü dikkatimizi çekerdi. Daha sonra ihtiyaç ve ilgi arttıkça rüzgâr enerjisine ilgi arttı. Zaman zaman mevzuat zorlaştırılarak engelleyici, bazen kolaylaştırılarak tutarsız uygulamalarla bugüne gelindi, ya da monopol olan bazı kuruluşların kontrolünde yürüdü.
Biyoenerji hala daha çok küçük işletmelerin faaliyetleriyle elde edilen ve entegre tesislerde üretilmeyerek yavaş gelişen bir enerji kaynağı oldu. Tarım ürünlerinden elde edilen biyodizel yakıt ve diğer biyolojik ürünler de kısmen enerji ihtiyacını karşılamaktadır. Suyun akışkanlık ve düşme gücünden faydalanılarak elde edilen enerji ise yüzyılın başından bu yana ihtiyacımızı önemli oranda karşılamaktadır. 
Güneş enerjisiyle ilgili uygulamalar 40 ya da 45 yıl önce sadece çatılara monte edilen bir veya iki panel ile elde edilen ve sıcak su ihtiyacını gideren haldeydi. Bugün ülkemizin aynı anda dört mevsimi yaşadığı özellikle Ege Bölgemizin önemli bir bölümünün Güneş’i daha çok gördüğü bilinmektedir. Güneş, İzmir ili özelinde bir yılın tam olarak 120 günü görülmekte ve bu süre 200 güne kadar ulaşabilmektedir. Bu enerji kaynağı kullanıldığında çevre kirliliği yaratmamakta hiç tükenmemekte ve gerektiğinde depolanarak kullanılabilmektedir. Sadece gündüz bile depolanan bu enerji gece boyunca birçok cihazı çalıştırabilmekte, üretim yapan tesisleri büyük bir harcamadan kurtarmaktadır. Türkiye’de Devlet’çe son yıllarda getirilen kolaylıklarla 1 megavata kadar enerji üretimi lisanssız hale getirilmiştir. Yani dileyen kişi ya da kuruluş bu enerjiyi üreterek ihtiyacı için kullanabilecektir. Bunun için gerekli olan yalnızca Güneş Enerjisi Santrali (GES) kurmaktır. GES kurularak Güneş elektriğini ihtiyaç için kullanmak mümkün olduğu gibi fazlasını enerji dağıtım kurumuna satmak mümkündür. Çevreci olan bu enerji kaynağı doğayla dost yaşamamıza da imkân sunmaktadır. Bu enerji kaynağı kullanıldığında elektrik dalgalanmaları olmayacağı için bundan zarar görülmeyecek, özellikle elektrik kesintileri hiç yaşanmayacaktır. Ortama olarak 4 ila 5 yılda kendisini amorti eden GES santralleri ortalama 30 yıl civarında kullanılarak fayda sunmaktadır. Kısaca yapılacak yatırımın geri dönüşü yani amortismanı azami 5 yılda tamamlanmaktadır. Hiç fiyat artışı olmasa bile kalan 25 yıl boyunca yatırımın 5 misli gelir elde edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin belki de en çok hibe sunarak teşvik ettiği ve desteklediği GES yatırımları, gelecekte akıllı davranarak istikbali gören ve garantili para kazanmak isteyen bütün kurum ve kuruluşların, hatta kamu kuruluşlarının hedefi ve iştigal sahası olacaktır. Halen başta Almanlar olmak üzere Japonlar ve İngilizler denenmiş ve 20-30 yıl süreler için garanti verdikleri güneş enerjilerini üretmektedirler. Ülkemizde de son yıllarda birçok özel teşekkül dikkat çeken ürünler üretmişlerdir. İnvertür sistemi için de aynı bilgileri vermek mümkündür. Bu enerji kaynağı gelir bakımından o kadar güven vermekte ki bahsettiğim üç ülke ile Suudi Arabistan sermayesi hiç katkısız tamamının kuruluş ve montaj giderlerini karşılama teklifinde bulunmaktadırlar. Yatırımın içinde güven anlamında sadece bir merkezi kamu kuruluşu veya yerel yönetimin bulunmasını yeterli görmektedirler.
Sadece marjinal ( tarıma uygun olmayan) arazilerde uygulama yapılabilen GES’ler önümüzdeki 50 ila 100 yıl süresince Türkiye’nin gündemine birinci derecede yerleşecektir. Halen Dünya’da 77 trilyon dolarlık yıllık enerji ihtiyacı bulunmaktadır. Türkiye’nin  Yurt dışından daha önce elektrik enerjisi  ise ham petrol ve doğal gaz satın aldığı ve bu enerji kaynaklarına şimdilik  mecbur değil mahkum olduğunu biliyoruz. 1. Dünya Savaşı’nda İngilizlere parasını ödediğimiz 2 adet gemimizi hiçbir sebebe dayandırmadan bize teslim etmediklerini henüz hafızalarımızdan silmedik. Şimdilik bir sorunumuz olmayan Rusya ve İran’ın bizimle ya da bizim dışımızdaki devletler ve paktlarla sorun yaşadıkları takdirde musluğu kesmeyeceklerinden veya ham madde fiyatını abartmayacaklarından emin olamayız. Bu sebeple devam eden bu enerji satın alımına ek veya alternatif olarak güneş ve rüzgâr enerjisinin,  hatta Karadeniz ve dalga boyu yüksek kıyılarımızda “dalga enerjisinin”  kullanılması ülke ekonomimizi rahatlatacak ve geleceğe daha güvenle bakmamızı sağlayacaktır.
Ülkemiz güneş enerjisi potansiyeli ve imkânı açısından Dünya’da ikinci kuşakta, Avrupa’da ise birinci kuşakta yer almaktadır. Yıllık güneşlenme süresi açısından da ilk sıralarda bulunmakta, elektrik enerjisi üretimi konusunda ise oldukça gerilerde kalmaktadır.
Güneş enerjisini, şehirlerarası ve şehir içi genel aydınlatmada,  artezyen kuyularından su temininde, çiftliklerden her türlü üretim tesislerine ve fabrikalara, tarımsal sulamadan hastanelere, şehir mobilyalarından otobüs duraklarındaki digital göstergelere, hatta engelli akülü araçlarının şarj edilebilmesine kadar ihtiyacımız olan her alanda hiçbir ücret ödemeden kullanabileceğimiz teknoloji ve imkânlar mevcuttur. Yapmamız gereken sadece konu hakkında ilgili kamu kurumlarından ve uzmanlardan ayrıntılı bilgi edinmek, hibe ve kredi konusunda aydınlanmaktır. Önümüzdeki 50 yılda bu alana 1 trilyon doların üzerinde yatırım yapılacağına inanıyorum. Geleceği gören her akıllı girişimcinin yöneleceği bir alan olacaktır. Tek kaygım bilgisayar teknolojisinde olduğu gibi düşünmeden, ihtiyaç belirlemeden ve teknolojik gelişmelerin hızını göz önünde bulundurmadan yapılan satın almalar, ülkemizi bilgisayar mezarlığına dönüştürmüştür. Güneş enerjisiyle ilgili üretim yapan ya da hizmet sunan kurum ve kuruluşların bazılarının 2-3 yıl önce kurulduklarını ve 30- 40 yıl garanti verdiklerini duyduğumda üzülüyorum. Denenmemiş ürünlerle, hele ki kuruluşun kendisi 3 yıllıkken, 40 yıl garanti veriyorsa inandırıcı olmayacağını düşünerek kaygılanıyorum. Dilerim ki bu önemli ve vazgeçilmez alanda, vatandaşlarımız ve kurumlarımız, deneyimli ve aynı zamanda öncelikle servis hizmeti de sunan kuruluşlara yönelirler. 
İzmir valisi Sayın Mustafa Toprak’ın sık sık dile getirerek telkin ve teşvik ettiği bu enerjiyi, üretme ve kullanma konusunda diğer 80 il valimizin de tavsiye etmelerini ümit ediyorum. 
Biz Türkiye’de,  tarıma elverişli olmayan arazileri kullanmayı hedeflerken Japonlar, 30 yıldan beri dev dalga riskine rağmen okyanusun üzerinde tuzlu suya dayanıklı malzemeyle üretilmiş panelleri kullanarak enerji üretmektedirler. Türkiye’nin üç tarafının deniz olduğu, ayrıca çok sayıda baraj, gölet ve durgun suya sahip olduğu düşünüldüğünde, hareketsiz sularda Güneş’i daha çok kullanabilecek, uzaktan kumandayla her yöne yönlendirilebilen paneller döşenebileceğini biliyor ve Enerji Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın mevzuat oluşturmalarını öneriyoruz.
    Yakın gelecekte gürültüsüz ve çevre kirliliği yaratmayan, depolanabilir ve sürdürülebilerek faydalanılan temiz ve ekonomik enerji kullanmanızı diliyorum.
    Sevgiyle kalınız.
    

 



Bu yazı 5545 defa okunmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
YUKARI