Kentimiz ve geleceğimiz
“Şehirler yaşayan organizmalardır.”
Bu nedenle onları daha ileri taşıyacak kentsoylunun yaşamını kolaylaştıracak çalışmalar yapmak kent yöneticileri için bir görev ve zorunluluktur.
Görevlerin gerektiğince yapıldığı kentler büyür-gelişir, diğerleri ise geçmişin görkemli mirasını yavaş yavaş tüketerek geriler gider, bunun farkına varıldığında ise çok geç olur.
Nitekim Sosyal Bilimlerin öncülerinden İbn-i Haldun “Şehirlerde insan gibi doğarlar, büyürler ve ölürler.” sözüyle şehir ve insan ilişkilerinin önemini ve ayrılmazlığını çok açık olarak ifade etmiştir.
Bu nedenle şehirler için gerekli olan vizyon sahibi yönetici ve kurumların varlığı önemlidir.
Vizyon sahibi kent yöneticileri kentin ve yaşayanlarının geleceğini düşünerek hazırladıkları projelerle yaşanılan kent ve insanlarını bulunduğu yerden çok daha ileri taşırlar.
Bunu beceremeyenler ise hem şehre hem de yaşayanlarına karşı borçlu kalırlar.
Ama gerçek şu ki önemli olan yöneticilerin borçlu kalması değil kentin gerilemesidir.
Kentte yaşayanlar kentin geleceğini düşünerek değil de bazı siyasi tutum ve tavırlara göre karar veriyorlarsa, kenti bile bile ehil olmayan ellere teslim ediyorlarsa, kentin yok olmasında onlar da en azından o yöneticiler kadar kente ve geleceğimizin bekçisi evlatlarımıza karşı borçludurlar.
Gelin Dünya Sağlık Örgütü’ne göre sağlıklı şehirlerde olması gereken bazı niteliklere kısaca bir göz atalım.
Göz atalım ki biz yaşayanlara, kentimize ne kadar değer veriliyor, geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımızın yaşamlarına ne denli önem veriyoruz görelim.
Elbette bazıları “Biz nasıl büyüdük sıkıntılar içerisinde buralara geldiysek onlar da öğrensinler zorlukları diyebilir.”
Ama burada sorun çocuklarımızın yaşamın zorluklarına göğüs germesi değil bizim hatalarımızın cezasını çekmeleridir.
Ne diyor Dünya Sağlık Örgütü? (DSÖ)
-Nitelikli konut da dâhil olmak üzere temiz, güvenilir bir fiziksel çevre.
Daha ilk madde için sanırım hepimizin söyleyeceği epey söz vardır.
Bakın kentimizde kentsel yenileme adı altında yıkılıp yapılan binalara.
Daha yüksek, daha geniş, oto park yoksunu kocaman beton yığını.
Ne çevre umurlarında ne olası felaketlere karşı güven veriyor.
- Dengeli ve güvenilir bir ekolojik sistem.
Ekosistem ile ilintili olarak bir kaygımızı duydunuz mu hiç bugüne değin değerli yöneticilerimizden?
- Toplumdaki bireylerin kendi yaşamlarını, sağlık ve refah düzeylerini etkileyen kararlara katılım ve kontrolü.
Siz seçimler dışında toplumun kararlarına başvuran, onları önemseyen üstelik toplumun geleceği için söz ve karar sahibi olmasına saygı duyup bunu gerçekleştiren kent yöneticileri gördünüz mü?
Sakın Kent Konseyleri var demeyin!
Onların nasıl çalıştığını da hepimiz çok iyi biliyoruz.
- Tarihsel özelliklere uyumlu ve onları geliştirebilen bir yapıya sahip olma.
Biz hala tarihimizin nerede başladığına, kim olduğumuza karar verememişken DSÖ’nün söz ettiği bu niteliklere uyum sağlamak herhalde çok zor.
Nereden nereye geldik.
Ben aslında çöp sorunumuzdan bahsedecektim.
Hani DSÖ’nün o ilk maddede bahsettiği temiz, güvenilir fiziksel çevrenin gereği olan sorun.
Hani on yılı aşkın bir süredir birçok kez yurt dışı gezilerine gidip de bir türlü yapmayı beceremediğimiz “Katı atık bertaraf” tesislerinden.
Yani o güzelim Yamanlar Suyu’nun membasına yapılmaya çalışılan çöp tesisinden.