Egoizm ve Çıkar Paralelliği


Zeki Buzgan
 
 


 

Egoizm ve Çıkar Paralelliği

Uzlaşı, iki tarafın aralarındaki bir noktada anlaşma sağlamalarıdır. Bunun için de taraflar arasında anlayış, hoşgörü, empati ve anlaşma arzu ve iradesinin oluşması gerekir.

Farklı huy, yetişme tarzı ve sosyokültürel yapıya sahip olan bütün insanların özgün birer birey olduklarını düşündüğümüzde doğal olarak aynı plan, tasarı ve beklentiler içinde olabileceklerini kabul edebiliriz. Birbirinden farklı hayat biçimi ve gelecek planlarına sahip kişiler muhataplarını potansiyel rakip, hatta hasım gibi, biraz daha ötesi düşman gibi görebilmektedirler. Günümüz ailesinde anne ve babalar çocuklarını, arkadaşlarıyla karşılaştırarak yarıştıran biçimde, oyuncak ve yiyeceklerini paylaşmaya karşı ben odaklı telkinlerle yetiştirmeye yönelmektedirler. Bu sebeple çocuklar yiyeceklerini ve öğrendikleri okul bilgilerini bile birbirlerinden gizler hale gelmekte, çıkarcı bireycilik öne çıkmaktadır.

Gençlerde ekonomik kaygılar, aidiyet ihtiyacı, statü kazanma ve popüler olma beklentisi öncelikli bulunduğundan egoizm tetiklenmektedir. Bütün bu olumsuzluklar sosyal ilişkilerin doğru biçimde gelişmemesine veya hiç oluşamamasına sebep olmaktadır. İnsanlar zaten kısıtlı olan zamanlarını ve enerjilerini doğru ve faydalı amaçlar için kullanarak ortak sinerji yaratma yerine birbirlerini eleştirme ve yıpratmaya yönelik kullanarak hiç de küçümsenmeyecek oranda ömür tüketmektedirler.

Bugünün Avrupalısı “çıkar paralelliği” mevhumunu birçok ticari işletme ve üretim tesisinde çoktan uygulamaya koymuştur. Buna göre işverenler işçilerinin en az yaşam standardını karşılayacak kadar ücret vermekte, ayrıca moral ve motivasyonunu olumlu etkileyecek imkânlar sunmakta, prim ve ödül vererek işçilerin daha çok birim ürün üretmelerini teşvik etmektedirler. Buna karşılık işçiler de işyerini sahiplenerek ne kadar çok birim ürün üretirlerse işverenin o kadar çok kazanacağını ve işletmenin ekonomik olarak güçleneceğini, sonuç olarak bunun kendilerine ücret artışı ve sosyal ödüller olarak döneceğini düşünerek iş performanslarını arttırmaktadırlar. Bu çıkar paralelliği her iki tarafı da güçlendirmekte ve üretim tesislerinde takım ruhu oluşturmaktadır.

Ermiş bir zat rüyasında Cebrail Aleyhisselam tarafından Cennet’e götürülür. Fakat Cennet’e girerken Cehennem’in de kapısını açık görünce içerisini merak eder ve orayı da görmek istediğini ifade eder. İçeri girdiklerinde bir de ne görsün; uzunca bir yemek masası üzerinde eşsiz nefasette yemekler ve karşı karşıya oturtulmuş, bileklerinden 1,5 metre boyunda tahta kaşıklara bağlanmış insanlar var. Bu insanların kolları kaşıkların boyundan daha kısa olduğu için nefis yemekleri yiyememekte ve üstlerine başlarına dökmektedirler. Bu sebeple Cehennemde yaşayanlar bir deri bir kemik, halsiz, açlıktan kıvranmaktadırlar. Cennet’e gidildiğinde ise benzer bir masada bileklerinden kaşıklara bağlı bulunan insanlar kaşıkları yemek tabaklarına daldırıp karşılarındaki insanlara yedirmekte ve böylece birbirlerini beslemektedirler. Hepsinin yüzleri canlı, hayatlarından memnun ve birbirleri için iyi bir şey yapmanın hazzıyla mutlu görünmektedirler.

Buradaki örnek, öncelik ve fedakârlık açısından karşıdakini düşünme şeklinde ortaya çıkmaktadır. Çıkarlar açısından bakıldığında da güzel bir dayanışma ve yardımlaşma örneğidir. Toplumumuzun iyi, sorumluluk sahibi, üretken ve insani duygularla dolu bireylerden oluşmasında temel değerlerimizin ne kadar önemli olduğu malumlarınızdır. Daha az sorun yaşanan birlik ve beraberlik ruhunun daha yoğun olduğu bir toplum yaratılması düşünülüyorsa siyasetçilere, devlet adamlarına, eğitimcilere ve sanatçılara rol model olmaları açısından önemli görevler düşmektedir.

Bir sonraki sayımızda hoşgörü, empati ve hayatı içinde var olanlarla birlikte paylaşma konusunu sunacağız. Sevgiyle kalınız...



Tarih: 28.04.2015 23:17